7 Mayıs 2012

l'âme noir

insanlar mı çok kırıcıymış yoksa o mu çok kırılganmış bunca zamandır bir türlü anlayamamış, sanırım bin yıl geçse de anlayamazmış. niyeymiş ki herkes istediğini söyler geçer gidermiş, ne olacakmış sanki, işleri zorlaştırmamak lazımmış. bıraksınmış, herkes kendi hayatını seçmişmiş, yolunu çizmişmiş, hatta karışmasınmış. ama kendi yolunu çizmek ne demekmiş, irade kaderin yüzde kaçıymış, vs vs sorularla sorgularla hiç gelmeyinmiş. üzülmeyecekmişsin kimse için, o halde demekki bazı insanlar da kimse için üzülmeme yolunu seçmişmiş, kimisi ise tam aksini..
ne sanıyormuş bu aptallar, sokağa tebeşirle seksek çizmek miymiş ki yolunu çizmek. seke seke son kareden sonra geri dönmekmiş o halde, sonra tekrar aynı yoldan geriye seke seke..terliklerin aşınıp yırtılana kadar, ayaklarına kara sular inene kadar savaşmakmış aynı sokakta akşam ezanına kadar. işte o ayaklarına inen katrankara karasularına nelerin, kimlerin, ne zaman, nasıl gireceğine karar verebilmekmiş bütün mesele. yoksa bu kapkara sularda batırırlarmış bembeyaz kaçak ruh yüklü gemileri. bu kaçak ruhların sahibi bedenlerin karanlığını aydınlatacak bir ışık henüz bulunamamış.. işte kafka da milenaya veda ederken son mektunda kimseyi içindeki karalara bulaştırmaması gerektiğini anladığındanmış yazma bana deyişi. evet milena çok aptal bir kadınmış elbette, buna kanıp bir de üstüne daha aptal sebepler sunarak kafkayı yakın zamanda ölür böyle giderse diyerek bırakmışmış kendi 'yoluna'. sahiden de milena aptal bir kadınmıştır ve kafkanın sevgisine layık değilmiştir, narin karanlığınaysa hiçmiş..
sonunda karar vermişmiş, hem insanlar çok kırıcıymış, hem de o çok kırılganmış; aslında annesi elindeki derin kavanoz kesiğine kül bastığından beri bunu çok iyi bilirmiş. ara sıra başparmağındaki yara izine bakması yeterliymiş yaşayabilmek için. ama bunun için başparmağına bakmayı hatırlaması gerekmiş ve yine elbette bunun için de unutmamayı hatırlaması gerekmiş. ve sahiden 'katlanılmaz olurmuş, hiç ölemeden yaşamak'
tıpkı şimdi unutmadan yaşamak gibiymiş bu. oysa sadece mandalla baloncuk yapıp üflemekmiş tek istediği. o koca kavanoz..nasıl da kırılmışmış hiç bilememiş. işte sağ elinin baş parmağındaki silik 'L' şeklindeki gri yara iziyle kavanoz kırılmadan hemen önce son üflediği minik baloncuğun içine hapsetmiş kendini. esir düşmüş kendi içine, demirden parmakları ve prangadan ayakları varmış.
ışık; yokmuş ve gözler burada karanlığa alışmazmış. el yordamıyla yaşamaya alışmalıymış zahir.

1 yorum: