2 Mart 2011

-miş'li şimdiki zaman

gözleri dalmış gitmişmiş, geri gelmesi bir kaç yüzyıl sürebilirmiş,
yaşamak zor zanaatmiş, öyle herkes eline çekici alıp işleyemezmiş,
kelimeleri önce etrafa saçıp sonra tırnaklarıyla kazıyarak saplandıkları yerlerden tutup çıkarabilirmiş,
sonra tekrar alıp saçlarından tutup sürüm sürüm süründürebilir, hece hece canlarını okuyabilirmiş,
ama neden yapsınmış, her şeyin bir ruha sahip olduğunu bilirmiş, çok bilmişmiş, ruhu olana eziyet edilmezmiş, olmayanın eziyeti zati kendineymiş,
her şehirde bir miktar yaşanabilirmiş, dünya da neymiş, başının etini yemiş, demişte demiş, demişte demiş,
yüzyıllarca parmkalarını haritaların üstünde gezdirmişmiş, sonra asasına dayanmış, yaşamanın inşaatı bitene kadar dayanmış durmuşmuş, Süleyman gibi orda öylece beklemiş durmuş*
iğnenin deliğinden hindistan hikayeymiş, önceden sevmediği mişmişi** artık severmiş,
başını ellerinin arasına almış, düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş, elleri başından fersah fersah uzaklara kaçmış,
gidecek bir yer bulamamışmış, her yerle kanlı bıçaklıymış, kanları başkasına bıçağı kendisine saplamışmış, merhameti tavan yapmış,
düş içinde düşmüşte uyanamamışmış, kaderine küssünmüş, kadere de küsülürmüymüş, ne kadar ayıpmış,
içinin kırıkları gelenin geçenin ayaklarına batmış, kanatmışmış, acıtmışmış,
dönüp içini bir temiz azarlamış, ama kırıkları toplayamamış, orada öylece bırakmış, sonra nerden baksa hep bir fazla iki eksik kalmışmış, palavraymış, bir fazla hep eksik kalmışmış,
kelimeleri yanyana bir düzen tertiple sıralayabilen herkes cümle denen şeyi kurabilirmiş, bunun içinse herhangi bir dil bilmek yeterliymiş, ammavelakin ağzını açtığında konuşacak bir dil(daş) bulamamışmış.

*
**bir kayısı çeşidi