6 Ocak 2015

pervane

kendimi sordum burayı gösterdiler. baktım pervane kız sokak lambasının yanında hala dönüp duruyor, dönüyor, nasıl aşıksa bu sokak lambasına ölmemiş hala. ayak seslerinizi duyabiliyorum, ritmik yürüyorsunuz değil mi? evet evet siz, neden burdasınız. peki ya siz karda yürüdüğü için ayak sesi ritmik olmayan, evet tam da bunu okuyan. ben mi? bilmem, çekip gidemiyorsun ve böylece elbette içine biraz soğuk hava çekiyorsun. kar. sonra bakmışsın yine kısa çöpü çekiyorsun, asılıyorsun küreklere son bir kuvvet çekiyorsun su almış sandalda bir umut, bir fotoğrafını daha çekiyorsun avucunda kalan boşluğun bu olmadı diyorsun bir daha bir daha bir daha çekiyorsun, ah zehrina hanım sen yine bu kelimeleri nereye çekiyorsun diyor boş sayfalar, içime çekmiyorum merak etme diyorum. "pes mi, pes mi" deyip birbirimizin saçını çekiyoruz sanki, çocukluğumuzdaki gibi kızlar bilir. günleri yılları kattık önümüze çekiyoruz çıkmıyor bu kökler. çekip çeviriyoruz beyhude bu dünyayı, bir pervane kadar bile cesur değiliz ateşin değil sokak lambasının etrafında döneriz. çekip gidememek nedir bilir misin? yıllar sonra yine aynı koltukta aynı camın önünde dokunsan eriyip dökülecekmiş gibi yazmak yazmak yazmak ve susmak.