31 Ağustos 2012

Tasarımcıyı Çıldırtmanın 8 Altın Kuralı!


sekizinci safhaya geldiğinde koşa koşa eve gidip diploma zımbırtısını yakmak istediğinin özetidir... ama pes etmek yok, mouse un içi kurşun dolu! hepinize yetecek kadar var işveren/reklamveren milleti! 
durumun vehameti çok iyi özetlenmiş aşağıdaki yazıda. bir de bunların photoshopu açabilip kendini tasarımcı sanan versiyonları da mevcut. neyse. bu yazılanlar yalnızca ilk sekiz madde:

...
Herkesin bildiği gibi savaşlar reklamcılar yüzünden çıkar… 

Zihnimize girip, bilinçaltımızı etkileyen mesajlarıyla bütün paramızı ihtiyacımız olmayan şeylere harcatırlar. Paramızı saçma sapan şeylere harcadığımız için fakirleşiriz. Fakirlik insanı depresyona sokar. Ruh sağlığı bozulan insan da şiddete başvurur. İşte savaşlar böyle başlar. Ayrıca bütün reklamcılar komünisttir.
Dolayısıyla konuyu, grafik tasarımcılardan nasıl kurtulabileceğimize ayırarak dünya barışı için üzerimize düşeni yapmak istiyoruz.
Reklamveren olarak bir grafik tasarımcı ile çalışıyorsanız, aşağıda listelediklerimizi yapıp onu çıldırtarak mesleği bırakmasını sağlayabilirsiniz. HEMDE SONSUZA KADAR!..
1. MICROSOFT OFFICE
Bir grafik tasarımcıya herhangi bir doküman göndermeniz gerektiğinde Microsoft Officeprogramlarından biriyle hazırlayın. Programın PC versiyonu olmasına özellikle dikkat edin.Asla Apple Macintosh yazılımları kullanmayın. 
Eğer bir fotoğraf göndermeniz gerekiyorsa; onu çıldırtmanın en kolay yolu, fotoğrafı jpeg dosyası göndermek yerine Word ve PowerPoint gibi bir Microsoft dosyası içine yapıştırmaktır.En önemli ipucu, fotoğrafın çözünürlüğünü 72 dpi yapmaktır.
Bu dosyayı alan grafik tasarımcı sizi arayacak ve fotoğrafın daha yüksek çözünürlüklü halini isteyecektir. Yüksek çözünürlüklü fotoğrafı gönderirken bu sefer de fotoğrafın boyutunu yarı yarıya küçültmeyi ihmal etmeyin ki dosya çabuk gitsin.
Eğer iletişimi e-posta aracılığıyla sağlıyorsanız, arada bir gönderdiğiniz dokümanı mesaja eklemeyi unutun.
2. YAZI KARAKTERLERİ
Grafik tasarımcınız hazırladığı çalışmada Helvetica kullanmışsa, Arial ile değiştirmesini isteyin. Eğer Arial kullanmışsa, Comic Sans yapmasını talep edin. Zaten Comic Sans kullanmışsa, o grafik tasarımcı yarı delirmiş demektir; işiniz şimdi daha kolay.

3. NE KADAR ÇOK, O KADAR İYİ
Diyelim ki bir ilan hazırlanmasını istediniz. Grafik tasarımcı ilanın her yerinde boş alanlarbırakacaktır. Bu beyaz alanların ilanın okunmasını kolaylaştırdığını, temiz ve profesyonel yapacağını iddia edecektir.
Bu yalanların hiçbirine inanmayın. Boş alan bırakmasının tek sebebi, ilanın daha büyük olmasını sağlayarak size daha fazla para harcatmak içindir. Bütün paranızı bitirmek ister çünkü sizden nefret eder. Paranızı bitirip iflas etmenize çalışır. Ayrıca bazı grafik tasarımcıların yeni doğmuş bebekleri öldürüp, çiğ çiğ yedikleri söylenir.
Onun için son derece dikkatli davranın ve ilanın kenarlarında sıfır boşluk bıraktırın. Metni, mümkün olan en küçük boyutta yazdırın. Yazı içinde üç veya dört farklı yazı karakterikullanılmasını da isteyebilirsiniz. (Comic Sans veya Arial fontlarında ısrarcı olursanız, bonus var.)
İlanın içine pek çok fotoğraf koydurun. Gerekiyorsa, cep telefonunuzla iş yerinizin fotoğrafını çekip gönderin. Nasıl göndereceğiniz konusunda 1. maddede yazılanları uygulayın.
Bu isteklerinizi yerine getirmemek için sizinle çok tartışacak ama asla pes etmeyin. Müşteri her zaman haklıdır. Parayı veren siz değil misiniz? Eninde sonunda istediğinizi yapacaktır.
4. LOGO KULLANIMI
Hazırlanan işte şirketinizin ya da bir sponsorun veya iş ortağınızın logosu kullanılacaksa, bunu en düşük çözünürlükte gif veya jpegdosyası olarak gönderin. (Logoyu eğer Word dokümanına yapıştırırsanız bonus kazanırsınız.
Bu kadarının grafik tasarımcıyı çıldırtmak için yeterli olacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ruh sağlığını bir daha düzelmeyecek şekilde bozulmasını istiyorsanız, logoyukarmaşık bir zemin üzerine yerleştirerek yollayın.
Seçtiğiniz zeminin beyaz veya siyah olmamasına dikkat edin çünkü bunlardan logoyu kesip almak kolaydır. Grafik tasarımcınız bitmap logo üzerinde çalışmayı tamamladıktan sonra daha büyük olması gerektiğini söyleyin.
Logonun sıfırdan hazırlanması gerekiyorsa, onunla dışarda bir yerde çay veya kahve içmek için buluşun. Gittiğiniz yerde peçete üstüne istediğiniz logonun taslağını çizin. (Daha da iyisi, 9 yaşındaki yeğeninize çizdirin.) Taslağı kendiniz çizerseniz, üzerinde beş dakikadan fazla uğraşmayın. Detaylı ve anlaması kolay bir şey vermemelisiniz. Buradaki temel mantık, grafik tasarımcının sizin ne istediğini mümkün olduğunca az anlamasıdır ki sonra istediğiniz kadardeğişiklik ve düzeltme talep edebilin.
Grafik tasarımcının göndereceği logoyu asla ve asla ilk seferde kabul etmeyin. Muhakkak düzeltilecek ve değiştirilecek şeyler vardır. Dokuzuncu düzeltmeyi de kabul etmeyin.
Renk, yazı karakteri, vinyet gibi her konuda değişiklik talep edin. Logo içine fotoğraf koymasını söyleyin. Düzeltmelerin 10.’sunda en çok ikinci revizyondakini beğendiğinizi söyleyin. Kalleşçe gibi gelebilir ama kanser illetini insanoğlunun başına grafik tasarımcıların sardığını unutmayın.
5. KELİME SEÇİMİ
Grafik tasarımcıdan bir iş isterken anlamsız tanımlar kullanmaya özen gösterin. Örneğin, “Dijitalimsi bir görünüm olabilir mi?” ya da “Enerjisi daha yüksek bir yaklaşım” gibi şeyler söyleyin ki sizi fazlasıyla entellektüel sanarken kendisini sizi anlayamadığı için yeterinceaşağılık hissetsin. 
Eğer tercih ederseniz, “Çok güzel bir tasarım isterim” veya “Şık tasarım yapar mısınız; öyle tasarımlar olsun ki insanlar baktığında ‘Bu ne güzel tasarım desinler” seçenekleriniz de var. Bunları söylerken kendinizi kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu sizin hakkınız. Unutmayın, grafik tasarımcılar dolunayda kurtadam olup yeni doğmuş bebek avına çıkarlar.
6. RENK SEÇİMİ
İdeal renk seçimi (bu işi elbette grafik tasarımcıya bırakamazsınız) aklınıza gelen tüm renkleri tek tek küçük kağıt parçalarına yazmakla başlar. Bu kağıtları bir kavanozun içine yerleştirin ve iyice karıştırdıktan sonra rastgele seçin. 
Grafik tasarımcı iki veya üç ana renk skalası içinde kalmak isteyecektir. Sakın ha! İstediğiniz kadar renk seçebilirsiniz. Gökkuşağında bile kaç farklı renk var. Kavanozdan renk seçme işini grafik tasarımcının önünde yapın ve her bir rengi belirledikçe sevinç çığlıklarıatın.
7. ZAMANLAMA
İşi onaylama zamanı geldiğinde acele etmeyin. Sakin sakin, düşüne düşüne karar verin. İki gün düşünün. Veya altı gün de düşünebilirsiniz. Tek dikkat etmeniz gereken nokta projeninbitme tarihine iyice yaklaşıldığında ilave revizyon istemektir. 
Örneğin, ilanınız gazetede pazartesi günü yayınlanacaksa cuma günü mesai bitimine yarım saat kala yapılması 72 saat sürecek düzeltmeler isteyin. Ne de olsa II. Dünya Savaşı, grafik tasarımcılar yüzünden çıkmıştı.
8. ÖLDÜRÜCÜ DARBE
Yukarıdakilere maruz kaldıktan sonra her insan gibi (gerçi bazıları onların insan olmadığınısavunur ama…) grafik tasarımcı da bütün ümidini yitirecek, sizinle mücadele edemeyeceğini anlayıp her istediğinizi yapacaktır. 
-Mor mu olsun? Tamam, sorun değil; yapıyorum.
-Altı farklı punto mu? Neden olmasın, elbette!
Kazandığınızı mı sanıyorsunuz? Daha değil. Ana hedefinizi asla unutmayın. Mesleği bırakmasını ve bir daha bu işe dönmemesini istiyorsunuz. Dolayısıyla öldürücü darbe için hazırlanın.
İşin son haline karar verme aşamasına geldiğinizde; işin sorumlusu olarak inisiyatif almayışının size ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşattığını anlatın.
Sonuçta grafik tasarımcı olan o, uzmanlığını, bilgisini ve birikimini kullanması; sizi doğru yönlendirmesi gerekirdi. Bunu neden yapmadığını sorgulayın. İşi ona vermek yerineMicrosoft Publisher’da kendinizin yapmadığından pişmanlık duyduğunuzu söyleyin.
İşte bu kadar! Artık ondan kurtulduğunuza kesin gözüyle bakabilirsiniz.
Tebrikler…

Radikal / Gürül Öğüt

22 Ağustos 2012

deveye demişler vur beline kazmayı hazırla kılıfı yorganına göre uzat

araçlara kırmızı ışık yanmış, yayalara yeşil. cadde sakin. caddede karşıdan karşıya aralarında epey mesafe bulunduğu halde geçmekte olan iki kişi var. ama her nasılsa arkadaki yaya kişi öndeki yaya kişiye ışık hızıyla yetişerek  bomboş caddede çaprazlama olarak çarpmayı başarabiliyor. öndeki kişi kamyon çarpmışa dönüyor ama ses etmiyor, ya da şoktan edemiyor. kamyon kişi ise yalnızca bir 'pardon' ile geçiştiriyor. kamyon çarpmışa dönen öndeki kişi ayağının da acısıyla olsa gerek kamyon kişinin fransız olma ihtimalini sorguluyor; 'pardon'..
öndeki kişi düşmedi ama tökezleyerek kendini kaldırıma attı yoksa gerçek kamyonlar onu ezebilirdi. acaba bu kamyon kişisi bu tip saçmasalak bir çarpma gerçekleştiği sırada, yeşil ışık amcaya mı bakıyordu, kuşlara mı, yoksa sağ tarafına denk düşen araçların penceresinden yansıyan aksine mi, gönül meselesi mi, hayır neye bakıyordu da önünde yürüyen kişiyi göremeyip göktaşı hızıyla çaprazlama çarptı.
kasıtlı değil, olsa anlaşılır da burda bir saçmalık var.
o sırada elinde kamerasıyla yoldan geçen gazeteci olayı anında görüntüleyip gayet rahat manşet yapabilirdi: 'boş yolda bir yaya diğer yayaya kırmızı ışıkta acımasızca çarpıp 'pardon' diyerek kaçtı!'

asıl soru şu ki; arkadaki kişi mi görmedi yoksa öndeki kişi Bin Jip'deki esas oğlan gibi görünmez mi olmuştu sonunda (öyleyse sorun yok), ya da bir Tim Burton karakteri gibi dışlanmışlık hissi mi vermekti niyeti kendi çapında; gelen vurdu giden vurdu duygusuna kaptırmak sinsice? ya da öndeki kişinin çarptığı tüm insanlar için; bir Inarritu filmi gibi yaptğı şeylerin karşılığını bulması "yaa öyle olursun işte" dedirtmek için miydi? Tengri arkadaki kişiyi kutsamış mıydı?
hmm renklerde mi sorun vardı acaba, açık renk denilmez de mat renkten dolayı mıydı acaba görünmezlik? sarhoş mu? cık değil. kulağında kulaklık varsa demek görmesini de engellemiş olabilir tabi mümkün. yoksa kamyonluktan mıydı?

20 Ağustos 2012

acz

vaktiyle Irakta kadinlar "bari gelip su duvarlari uzerimize yikin" diyorlardi..
simdi yine ayni feryatlar yukseliyor Suriyeden ve gundemde olmadikca bilinmeyen, soyle soyleyelim; 'bildirilmeyen' yerlerden. masum kadinlar diyorum..

duvarlar bizim ustumuze yikilsin!!!

biz ne ara her duyduguna inanan, gormedigine de inanmayan, kendinden baskasini dusunmeyen bencil, kor sagir ve haksizligin karsisinda susan 'dilsiz seytanlar' olduk.. unuttuk hemen haberlerden sonra dizi baslayinca, boyle programlandik cunku.
bundan kastin ne oldugunu nasil anlatmali? devletler arasi bir takim cikar tabanli anlasmalarin sebep oldugu tum bu olanlarin durdurulmasina yonelik gecikmelerin varligini bilerek, kim daha dayi, kimin sozu gececek diye bekleyerek, birlesmis milletlerin sahte bariscilik oyunlariyla aptal yerine konularak her seferinde, nasil bu kadar gormezden gelip kucuk hesaplarin zihnini kaplamasina musade edebilirz!

sana dokunmayan yilan bin yasiyor evet, peki ya sana dokunmayacagina bir gun, ne kadar eminsin. yilanlarin sadakatine tum kalbinle inanip, huzurla uyuyarak, uyusuk beyinlerle yasamayi nasil kendimize, insanligimiza yedirebiliriz.
nedir? satilmis yada kukla devletlerin gosterisi bittiginde ipleri kesiliyor, fatura da hep "insana" kesiliyor hunharca.
ne buyuk ne kadim ne soysuz bir acziyet!
hayir kadim degil; yetisememis olsakta vaktiyle savasin da bir namusunun oldugu, din, irk ayirt etmeksizin insanin bir degerinn oldugu, yalnizca ordularin savastigi, hani simdi su sadece lafta kalan "etik" anlayisina sadik kalinmis nice savaslar vakiymis bir zamanlar. nasip bu yuzyilaymis.. ama bu acziyet..

...
"ah anneanne
kiyamet bize,
kiyamet bize,
kiyam/et bize"