16 Haziran 2012

naiflik ülkesinden notlar

iyi bir şiir okuyucusu -şiir okuyucusu neyse artk- değilim galiba ama şiir sevdiğim söylenir.
ve bu sıralar Hüsrev Hatemi şiirlerine fena bulaşmış durumdayım..


Ağıt(1)
Ürkekti, ürperirdi üzüntüsü sürekli
Dal gibiydi, dalgındı, derindeydi, düşteydi
İnceydi, bir imgeydi, izlenimdi, simgeydi
Ak kuğuydu ve keder buğuydu gözlerinde
Yeşil yağmurlar yağar, yine kalırdı orda
Yazısıydı, yazgıydı, mevsim de yazdı...
Sonra...
Suskun bir kara tümsek özdeşleşti onunla

İstanbul/1988

Bedehşan İli ve Yüreğim
...
Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna 
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ... 
Teneke kutu ve çöpler yanında, 
Yüreğimiz lâl olmaz asla. 


Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin, 
Yazılsın tarihi ve sezilsin... 
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi 
Sen çık ve salın, şunu da bil ki, 
Küskün gider gidenler yer altına 
Nice gevher bedenler çürüdüler 
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ 
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm 
Özlem ve buluşmalar hep onunla. 


Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime 
(...)
Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır 
Dilim ise lâl olacak yakındır 
Ama yüreğimin kanı ve kayalar, 
Lâl olmayacak Bedahşan’da... 
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna 

Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.



Çeşmibülbül
Kalbler sırçadan yaratılmış bir kere,
İmkân yok sağlam yürekle ölmeye.
Her yer cam kırığı her yer...
Ve sırçaları toplayan kişiler,
Camdan bilyalar yaptırıyor;
Tokuşturmak için zevkle,
Dedikodu meclislerinde.
Oysa yüreklerin kırıkları,
Katılarak birbirine
Çeşmibülbül kadehler üflenmeliydi,
(...)



İstikbal Diken Terzi
(...)
Sek sek oynuyor bahçede sükut…
Eski arkadaşı ıssızlıkla.
Oynasın nasılsa uyanmıştı…
Çaylak çığlık attırınca serçelere
Uyuman mümkün mü sevgili çocuk
Seni yanımda tutmak muhal;
Çaylak uzaklaşır uzaklaşmaz,
Sen de bahçeye çık derhal.
Yanında ben olmasam da olur…
Sen gül bahçelerinde ebedi kal.
Tepelerde bir bulutum ben, mağmum,
Hep sisli dağlara mahkumum,
Rüzgarın beni dağıtması yakın, çocuğum.

1989

Başka Dünyalar Rubaisi
Dünyan, başka gezegende, başka bir yer...
Dünyandan dünyama bir ses ver
O mutlu an sona erdikten sonra
Beni bir Kara-Deliğe gönder

Kendi Kendine Geometri

Dört adam, paçaları çamurlu,
Arkadan sırtları yamuk,
Pantolonları silindir.
Omuzlayıp götürmektedir,
Yere paralel bir kişiyi.
Dört adam, yere dikey,
Ve gönülleri iç bükey,
Sonsuza çizilmiş doğrular...
Önce yere dik,
Sonra paralel,
Sonra parçalanıp sağa sola,
Bir atom bombardımanı olacaklar.
Dört adam, şimdi yeri kazıp,
Toprağa bir ceset bıraktılar;
Yer küresine bir yerinden
Değen bir teğet bıraktılar.
Dört adam, şimdi İstanbul’un
Dört yanına dağılacaklar.
Toprak
Ve yere bıraktıkları ile
Dik açıyı koruyacaklar.
Sonra onlar da yere paralel,
Beklesin paraleller, beklesin
Sonsuzda kesişecekler.

Hüsrev Hatemi