1 Eylül 2014

cevapsiz sorgular

İki yilin ardindan ve bir yil aradan sonra (nasil bir zaman diliminden bahsettigim hakkinda bir fikrim yok, zaman mefhumum hic yok) gecen gun yine ayni caddeden gectim, ayni kitapcinin onunde durdum; "bu kisim 2 lira", ayni kagitta ayni yazi. Cesmenin arka duvarindaki iki sandalyelik cay ocagi, el arabasindaki mevsim meyvesi ayni. Kir pidesine zam gelmis. Yurudugum taslar ayni, adimlarimi yavaslatmakta kararli, ayagimin altinda buyuyup buyuyup buyuyup bogazima kadar yukseldi yine taslar, ayni. Oysa her sey degisti, yuzum. Belki bir cevaba daha uc yilin sonunda ulastirildim. Sonsuz sifa.. Bunlar hep kadere dahil, biliyorsun. Ne cok soru varmis henuz hic sormadigim. Bir seyi bilince bazen, aksi olan bilmemek dedigimiz nimet artik nasip olmuyor. Corap sokuluyor, ilmegi kacirdin artik, bildiren en buyuk guc bildiriyor (gereksiz bilgi: bildiriyor iki manasiyla) Unutmak, ne buyuk meziyet, ne muhtesem mukafat nasip olana, dunyanin seceresini sen mi tutacaksin gafil!! desene. Dedin mi, bu defa duyamadim.. Oysa biliyorsun ve biliniyorsun artik neden? Bunun cevabi yok. Diyecektim ki; ben, oyle cok seviyorum ki cicekleri, hic yetistiremedigim cicekler, mezarimda acsin istiyorum. Bugun de sabah ezanini karsiladim, demek ki dunya donuyor. Yine hic bir sey anlattim. Ve elbette bunlari, ne zaman gecelim?