2 Ocak 2012

gökhan özcan'ı bilen bilir, afili filintalardan önce bilenler daha iyi bilir.


Günler anları silerken

Anlatacak pek bir şeyimiz yok; ama garip şey, konuşacak çok şeyimiz var, hem de çok! Hiç durmadan konuşuyor, tartışıyoruz. Bir meseleyi halletmek, bir anlaşmazlığı anlaşmaya bağlamak derdinde değiliz. Biz böyle çatışık, karışık, yapışık seviyoruz her şeyi... Çözmeyi değil düğümlemeyi... Aslında biraz da kaçınılmaz bu kargaşa. Çünkü hepimiz bilirkişi, hepimiz bilge, hepimiz duyarlı, hepimiz üstün, hepimiz etik manyağıyız! Yeri gelince acayip çıkıntıyız, yeri gelince süt dökmüş kedi... Ne olmamız gerekiyorsa icabında oyuz en kıyağından. En idealist, en hayalperest, en maceracı, en delikanlı, en hürriyet kahramanı, en postal solucanı... Paramız yok, borsada yaprak kıpırdasa tüylerimiz ayağa fırlar. Tek kuruş koymayız kıyıya, ağlarız döviz tavan yaptı diye. İkinci el otomobilin, lebiderya dairenin, ganyanda garantili tiyonun, türlü çeşitli ihalenin, tıkalı yolun, kapalı havanın, seğiren gözün haberi bizde, para başkasında bir tek! Yani bildiğimiz hayat başkasının hayatı, bilmediğimiz hayat bizim! Aşklarımız ya ekranda binbir gece, ya bedava kontörle yazılmış kısa mesaj... Duygularımız tişört üstlerinde sıvaşık birkaç slogan... Okuduğumuz dört satır varsa, üç buçuğu dedikodu... Aydın geçinenimiz tank kenarında simit tezgâhı peşinde. Cahil geçinenimiz, sorsan Aynştayn'ın bölge bayii. Herkes hukuku kendine istiyor, adaletin hatırını soran yok. Zengini altına cip çekerken müreffeh, çalışanını kapıya koyarken krizde... Fakirinin ayranı yok içmeye, cebinde fotoğraf çeken, bir tıkla dünyaya bağlanan, iç çeken, slogan atan, halı yıkayan milyarlık cep zımbırtısı... Çocuklar sınavdan kursa, kurstan okula sersemlemiş yarış atı, anne babalar gözü dönmüş kariyer zaptiyesi... Kültür desen sektör, sanat desen piyasa, edebiyat desen üfürükten fiyaka... Spor desen kavga gürültü, sporcu desen epeyce kirlenmiş görüntü... Gençler gençliklerini bozdurup harcıyor, yaşlılar sığıntı gibi kenar köşede. Çalışan mesai adında bir uyuşturucuya müptela, çalışmayan ekonominin başına bela... Diyorlar ki piyasalar fena halde krizde, iyi ama ne geziyor bunca para silkelenmiş kerizde? Aslı şu, şirketler kendi aralarında top gezdiriyor, vatandaş yedekten girer miyim diye kulübede karizmayı çizdiriyor. Durumu çok parlak değil sokaktaki adamın, ama yine de gözyaşları televizyondaki dramanın. Biz gülmeyi seviyoruz daha ziyade ağlanacak halimize, böyleyken böyle kim acısın halimize!

Uzatmayalım, kafiyelere de kapılmayalım. Çünkü günler günleri kovalıyor, yıllar yılları... Bizim hikâyemizin hikayesizliği gittikçe katmerleniyor. Üstelik kahramanlarının da görünüşe göre bir şikayeti yok. Hayat koskoca bir outlet center, giriyoruz, çıkıyoruz, kapışıyoruz ne kadar ucuzluk varsa. Konuşuyoruz, tartışıyoruz, ardı ardına ekleyip kulağımıza küpe yapıyoruz ne kadar ucuzluk varsa. En çok okunan, en çok dinlenen, en çok sevilen, en çok kapışılan, en çok beğenilen kim? Ne kadar ucuzluk varsa!

Hayat içini bir mana ile doldurabildiğimiz anlardan ibaretmiş, kime ne? En yaldızlı yalanlara bulanarak tutuşturuluyor elimize dünyanın kiri... Ha ha ha! Hi hi hi! Kakara! Kikiri!

Gökhan Özcan
21.04.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder